10 Mayıs 2013 Cuma


ANTAKYA'NIN ENLERİ

 Saint Pierre KilisesiStauris Dağı’nın batısında kayalara oyulmuş on üç metre derinliğinde ve yaklaşık yedi metre yüksekliğinde yeşillikler içinde kalan bir mağaradan oluşmaktadır. Antakya’da kendilerini ilk kez hıristiyan olarak tanımlayan insanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hıristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir. Saint Pierre kilisesi, kendilerini ilk kez “Hıristiyan” olarak adlandıran insanların dinsel yaşamlarına uzun yıllar tanıklık etmiş, Hıristiyanlık dininin, özellikle Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesinden sonra Katolik inancının dünyaya yayılmasında merkezi bir konum kazanmıştır. Kilisenin kullanıldığı ilk yıllardan günümüze sadece taban mozağinin parçaları ve duvar boyamalarının izleri kalmıştır. Kilisenin içindeki tünelin baskınlar sırasında kaçmak için oluşturulduğu söylenmektedir. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır, fakat Hıristiyanlığın hac yeri olarak kabul edildiği için ayinlerin yapılmasına izin veriliyor. Hac görevini getirmek isteyen hıristiyanlar, her yıl 29 Haziran’da kiliseyi ziyaret ediyor. En son olarak kilisenin UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesine girebilmesi için çalışmalar yapılıyordu.

Vakıflı Ermeni Köyü: Vakıflı köyü, Ermenistan sınırları dışında  bulunan fakat tüm nüfusun ermenilerden oluştuğu tek köydür. Köy halkının tamamı iyi drecede Türkçe ve Ermenice konuşur. Köy başta ABD ve İstanbul olmak üzre dışarıya çok fazla göç vermektedir. Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı’yı kadınlar ayakta tutmaktadır. Sabancı Vakfı’nın , toplumsal gelişmeye katkıda bulunan sıra dışı kişilerin öykülerinin anlatıldığı programında Sabancı Vakfı’nın yeni fark yaratını, nüfusu ve geliri azalmaya başlayan Vakıflı Köyü’nde dayanışmayı arttırmak için kurulan “  Vakıflı Köyü Kooperatifi Kadınlar Kolu” oldu. 2005 yılında Kadınlar Kolu’nun kurulmasıyla kooperatifin çalışmaları hareketlenmeye ve çeşitlenmeye başladı. 5 kadınla başlayan çalışmalar bugün 27 kadınla devam ediyor. Kadınlar, evlerinde ürettikleri defne sabunu, reçel, meyve suyu, nar ekşisi ve 17 çeşit likörü köydeki kilisenin bahçesinde, köyün çay bahçesinde ve İstanbul Kurtuluş’taki küçük şubelerinde satıyorlar. Satılan ürünlerden elde edilen gelirin büyük bir bölümü üreticinin olurken geri kalan kısım kooperatife bağışlanıyor.

Antakya Arkeoloji Müzesi: Antakya’nın Cumhuriyet Alanı’nda olan müze, Hatay’da 1932 yılında bilimsel kazıların yapıldığı sırada, çalışmalarda çeşitli ve kıymeti büyük olan tarihi eserlerin bulunmasıyla açılmaya karar verilmiştir. O sıralarda  Fransızların hakimiyeti altında olan Hatay’da, M.Mişel Booşer tarafından hazırlanan bir projenin sonucunda ortaya çıkan tarihi eserler bu müzenin açılmasına olanak sağlamıştır. Binanın yapımına 1934 yılında başlanmış ve çalışmalar uzun sürdüğünden 23 Temmuz 1948’de Hatay’ın Kurtuluş Bayramı’nda ziyarete açılmıştır. Müzede, Helenistik, Roma,  ve Bizans dönemlerine ait  ve tema açısından çok zengin olan mozaikler sergilenmektedir. Mozaiklerde mitolojik konular, çeşitli inançlar ve günlük hayat tasvirlerinin yanı sıra geometrik ve bitkisel süslemeler işlenmiştir. Müzede bulunan mozaikler hem boyutları itibariyle hem de konu ve yapım tekniği çeşitliliği bakımından dünya üzerinde haklı bir üne sahiptir. Müzenin en önemli özelliği dünya mozaik koleksyonunda 2. sırada yer almasıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder