ANTAKYA'NIN ENLERİ
Saint Pierre Kilisesi: Stauris
Dağı’nın batısında kayalara oyulmuş on üç metre derinliğinde ve yaklaşık yedi
metre yüksekliğinde yeşillikler içinde kalan bir mağaradan oluşmaktadır.
Antakya’da kendilerini ilk kez hıristiyan olarak tanımlayan insanların gizli
toplantıları için kullandıkları bu mağara Hıristiyanlığın en eski
kiliselerinden biri olarak kabul edilir. Saint Pierre kilisesi, kendilerini ilk
kez “Hıristiyan” olarak adlandıran insanların dinsel yaşamlarına uzun yıllar
tanıklık etmiş, Hıristiyanlık dininin, özellikle Aziz Petrus’un ilk Papa olarak
kabul edilmesinden sonra Katolik inancının dünyaya yayılmasında merkezi bir
konum kazanmıştır. Kilisenin kullanıldığı ilk yıllardan günümüze sadece taban
mozağinin parçaları ve duvar boyamalarının izleri kalmıştır. Kilisenin içindeki
tünelin baskınlar sırasında kaçmak için oluşturulduğu söylenmektedir. Günümüzde
müze olarak kullanılmaktadır, fakat Hıristiyanlığın hac yeri olarak kabul
edildiği için ayinlerin yapılmasına izin veriliyor. Hac görevini getirmek
isteyen hıristiyanlar, her yıl 29 Haziran’da kiliseyi ziyaret ediyor. En son
olarak kilisenin UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesine girebilmesi için
çalışmalar yapılıyordu.
Vakıflı Ermeni Köyü: Vakıflı köyü,
Ermenistan sınırları dışında bulunan
fakat tüm nüfusun ermenilerden oluştuğu tek köydür. Köy halkının tamamı iyi
drecede Türkçe ve Ermenice konuşur. Köy başta ABD ve İstanbul olmak üzre
dışarıya çok fazla göç vermektedir. Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı’yı
kadınlar ayakta tutmaktadır. Sabancı Vakfı’nın , toplumsal gelişmeye katkıda
bulunan sıra dışı kişilerin öykülerinin anlatıldığı programında Sabancı
Vakfı’nın yeni fark yaratını, nüfusu ve geliri azalmaya başlayan Vakıflı Köyü’nde
dayanışmayı arttırmak için kurulan “ Vakıflı
Köyü Kooperatifi Kadınlar Kolu” oldu. 2005 yılında Kadınlar Kolu’nun
kurulmasıyla kooperatifin çalışmaları hareketlenmeye ve çeşitlenmeye başladı. 5
kadınla başlayan çalışmalar bugün 27 kadınla devam ediyor. Kadınlar, evlerinde
ürettikleri defne sabunu, reçel, meyve suyu, nar ekşisi ve 17 çeşit likörü
köydeki kilisenin bahçesinde, köyün çay bahçesinde ve İstanbul Kurtuluş’taki
küçük şubelerinde satıyorlar. Satılan ürünlerden elde edilen gelirin büyük bir
bölümü üreticinin olurken geri kalan kısım kooperatife bağışlanıyor.
Antakya
Arkeoloji Müzesi: Antakya’nın Cumhuriyet Alanı’nda olan müze,
Hatay’da 1932 yılında bilimsel kazıların yapıldığı sırada, çalışmalarda çeşitli
ve kıymeti büyük olan tarihi eserlerin bulunmasıyla açılmaya karar verilmiştir.
O sıralarda Fransızların hakimiyeti
altında olan Hatay’da, M.Mişel Booşer tarafından hazırlanan bir projenin
sonucunda ortaya çıkan tarihi eserler bu müzenin açılmasına olanak sağlamıştır.
Binanın yapımına 1934 yılında başlanmış ve çalışmalar uzun sürdüğünden 23
Temmuz 1948’de Hatay’ın Kurtuluş Bayramı’nda ziyarete açılmıştır. Müzede,
Helenistik, Roma, ve Bizans dönemlerine
ait ve tema açısından çok zengin olan mozaikler
sergilenmektedir. Mozaiklerde mitolojik konular, çeşitli inançlar ve günlük
hayat tasvirlerinin yanı sıra geometrik ve bitkisel süslemeler işlenmiştir.
Müzede bulunan mozaikler hem boyutları itibariyle hem de konu ve yapım tekniği
çeşitliliği bakımından dünya üzerinde haklı bir üne sahiptir. Müzenin en önemli
özelliği dünya mozaik koleksyonunda 2. sırada yer almasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder